Ana içeriğe atla

ÇED nedir? Stratejik Çed nedir? ikisinin karşılaştırması

Alttaki yazıda maviyle yazılan kısımlarda Çed ve Stratejik çedi karşılaştırmış.

çed aşamaları, altta yazdığım çed'in tanımlarında yazmıyor. bunlara da bakın bence
1- ön çed: ön çed raporuna göre asıl çed raporunun gerekli olup olmadığına karar verilir. bu rapor genelde çede benzer ve daha yüzeysel olarak hazırlanır. Çed normalde çok maliyetli uzun süren bir rapor olduğu için ön çed raporuyla çedin hazırlanmasına gerek olup olmadığının tespiti yapılır.
2-teknik olmayan özet: çed hazırlandığında çed raporunun girişinde bulunur. burada teknik olmayan bir dille herkesin anlayabileceği şekilde raporun değerlendirilmesi yapılır. 
3-Sonuç: karar kısmıdır. neden sonuç ilişkileri anlatılır. Sonuç kısmında faaliyetin yapılıp yapılmayacağı söylenmez. çed sadece bir rapordur ve yapılması planlanan faaliyetin etkilerinin geniş olarak etkileri incelenir. Karar merci yetkili idari organdır. Bunları da değerlendiren Çevre Bakanlığıdır.
-Bu değerlendirme kurulunda konusunda uzman kişiler, çedi hazırlayanlar, çed uzmanları bulunur ancak kararın asıl belirleyicisi bakanlıktır. 


I. Giriş
Çevre hukukunun en önemli konularından biri olan "Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED),1 günümüzde dünya ölçeğinde geniş bir kabul gören ve birçok ülkenin ulusal mevzuatında yerini bularak uygulamaya aktarılmış teknik bir araçtır. en geniş anlamıyla ÇED, çevre üzerinde önemli etkiler doğurabilecek faaliyetlerle ilgili projelerin planlama aşamasından başlayarak faaliyetin inşaat, işletme ve sona erdirilmesinden sonra ortaya çıkabilecek etkilerinin, proje hakkında karar alınmadan önce bilimsel yöntem ve tekniklerle incelenmesi, varsa olumsuz etkilerinin önlenmesi ve gerekli tedbirlerin belirlenmesi, projenin tüm uygulama aşamalarında bu etkilerin ve tedbirlerin izlenmesi ve denetlenmesi sürecidir.2 Ancak ÇED, tek başına bir karar verme süreci değil, aksine karar verme süreci ile birlikte gelişen ve onu destekleyen bir prosedürdür. ÇED, bir faaliyet ile ilgili karar veren makamlara o faaliyetten doğabilecek çevresel etkileri karar aşamasından önce bildirmek suretiyle daha bütünsel, yani kararlarına etki edebilecek birden çok faktörü göz önünde tutacak şekilde daha sağlıklı karar verme imkânı sağlar. ÇeD'in temel amacı, ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmaksızın çevresel değerleri ekonomik politikalar karşısında korumak, gerçekleştirilmek istenen bir faaliyetin ortaya çıkarabileceği bütün olumlu ve olumsuz etkileri önceden tespit edip gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak, çevresel etkilerin kabul edilemeyecek bir durumda olduğu hallerde ise, bu faaliyetleri önlenmektir. Ekolojik ve ekonomik politikaları uzlaştırmayı hedefleyen bir araç olan ÇED bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ilkesinin3 hayata geçirilmesinde de önemli bir rol oynamaktadır.4 Bunun haricinde ÇED, planlanan faaliyetlerin potansiyel olumsuz etkilerini önceden tespit ederek çevresel zararların ortaya çıkmasını olabilecek en erken aşamada engellemeyi hedeflediği için, çevre hukukunun temel prensiplerinden olan önleme ilkesini5 etkin şekilde hayata geçirmektedir.6 Burada ayrıca, ÇED sürecinin anahtarı olarak görülen halkın katılımının halkı idari karar alma sürecine katarak geleneksel kamu yönetimi anlayışı karşısında yeni bir paradigmayı temsil ettiğini de ifade etmek gerekir.7 Bu özellikleri ile ÇED, katılımcı, önleyici, bütünleştirici, öngörücü ve disiplinlerarası bir yönetim aracı olarak çevre hukukunda kilit bir rol üstlenmektedir.8
Dünyanın farklı ülkelerindeki uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda, ÇED'in hangi alanlara uygulanacağı konusunda iki yaklaşımın mevcut olduğu görülür.9 Bunlardan ilki, ÇED'in kapsamını oldukça geniş tutarak, bütün politika, plan, program ve projeler için ÇED'in uygulanmasını esas alan kapsayıcı yaklaşımdır. Daha sınırlı bir kapsama sahip olan ikinci yaklaşım ise, ÇED'in sadece projeler için uygulanmasını öngörmektedir. Tarihsel açıdan bakıldığında, bağımsız bir hukuki araç olarak ÇED'e ilk defa yer veren ABD'nin 1969 yılına ait Ulusal Çevre Politikası Kanunu'nda (NEPA)10 bu tarz bir ayrıma yer verilmediği, aksine ÇeD'in bütün federal faaliyetlere uygulanacağından söz edildiği görülür. ABD Çevresel Kalite Komisyonu'nun "federal faaliyet” kavramının politika, plan, program, proje, kural, usul ve yasa önerilerini kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğine ilişkin 1978 yılında verdiği karar ise, belirsizlikleri gidererek ÇED'İh ABD'de kapsayıcı yaklaşım esas alınarak yürütülmesini sağlamıştır. Bununla birlikte ÇED'in politika, plan, program ve projelere uygulanmasının pratik açıdan ortaya çıkarabileceği sorunlar, birçok ülkenin kapsayıcı ÇED'i uygulamak yerine, ÇED'in sadece proje düzeyinde yürütülmesini öngören dar yaklaşımı benimsemesine neden olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerindeki ÇED uygulamalarının temelini oluşturan 1985 yılına ait AB ÇED Yönergesi'nin[1] yanı sıra aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkenin mevzuatında da ÇED sözcüğü, dar yaklaşıma uygun şekilde ÇED'in yalnızca proje düzeyinde uygulanmasını ifade eden bir içeriğe sahiptir. Buna karşın, Avrupa Birliği bünyesinde geliştirilen bir sözcük olan stratejik çevresel değerlendirme (SÇD), kapsayıcı yaklaşıma uygun olarak politika, plan ve programların çevre üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi sürecidir. Stratejik çevresel değerlendirme bu bağlamda, ÇED uygulanacak projelere temel oluşturan politika, plan ve programların çevresel etkilerinin tespiti ve önlenmesi amacını taşımaktadır.




[1] Stratejik Çevresel Değerlendirmenin Önemi ve Tarihi Gelişimi
Stratejik çevresel değerlendirme uygulamasının ulusal mevzuatlara yansıtılmasına yönelik taleplerin bilhassa son yirmi yıldır tüm dünya çapında güçlü bir şekilde dile getirildiği görülmektedir. İnsan faaliyetlerinin planlanması ve hayata geçirilmesi ile ilgili karar mekanizmasını oluşturan temel aşamaların, politika, planlama, programlama ve projelendirme olduğu düşünüldüğünde, sadece bu sürecin son safhasını oluşturan projelendirme aşamasında çevresel etkilerin değerlendirmeye tabi tutulduğu ÇED'in çevre sorunları ile etkin mücadeledeki yetersizliği daha iyi anlaşılacaktır.12 Geniş kapsamlı bir çevresel değerlendirme sürecini içeren stratejik çevresel değerlendirme ise buna karşın, yukarıda belirttiğimiz sürecin ilk aşamasından başlayarak uygulanabilmektedir. Stratejik çevresel değerlendirmenin gerekliliği bağlamında vurgulanması gereken diğer bir nokta da, çevresel sorunlarla mücadelede önemli bir araç olan ÇeD'in, sadece proje bazında yürütülmesi nedeniyle, çevre hukuku ve politikasının gerek çevrenin bütünsel bir yaklaşımla korunması hedefinin gerekse de sürdürülebilir kalkınma ilkesinin hayata geçirilmesinde yetersiz kaldığıdır. Alternatiflerin gerektiği gibi belirlenememesi, kümülatif, sinerjik, küresel ve geri döndürülmez etkilerin değerlendirme kapsamına alınamaması gibi hususlar ise, ÇED uygulamalarının beklenen ölçüde etkili olamamasına neden olan faktörlerin başında gelmektedir.13 Buna karşın stratejik çevresel değerlendirme, sınırlı bir çerçevede spesifik noktaların belirlenmesinin ağır bastığı proje düzeyindeki değerlendirmelerde ele alınamayan bazı genel hususların bütünsel çerçevede, uzun vade ve gelecek kuşaklar da dikkate alınarak sosyal ve ekonomik faktörlerle birlikte daha geniş çapta bir analizinin yapılabilmesini mümkün kılmaktadır.14 Bölgesel ve küresel ölçekteki çevresel etkilerin de stratejik çevresel değerlendirme kapsamında ele alınması, stratejik çevresel değerlendirmenin gerek ihtiyat ilkesinin15 gerekse de önleme ilkesinin hayata geçirilmesinde proje düzeyinde yürütülen ÇeD'den daha etkili olmasını sağlamaktadır.16 Bunun dışında, stratejik çevresel değerlendirme sürecinde çevresel etkilerin gelecek kuşaklar da dikkate alınarak sosyal ve ekonomik faktörlerle birlikte ele alınması, sürdürülebilir kalkınma ilkesinin hayata geçirilmesine çok önemli bir katkı sunmaktadır.17 Stratejik çevresel değerlendirme sayesinde ayrıca, proje düzeyindeki ÇED daha kolay, çabuk ve sağlıklı yapılabilmekte ve projeye karşı ileri sürülebilecek itirazların sayısı da azaltılabilmektedir.18 Proje düzeyinde uygulanan ÇeD'in ortaya çıkardığı eksikliklerin giderilmesi amacıyla daha kapsamlı bir değerlendirme sistemi olarak geliştirilen stratejik çevresel değerlendirme, karar verme mekanizmasındaki eşgüdümü güçlendiren, kurumlar arası koordinasyonu destekleyen ve karar vericilerin politik hedeflerini eşgüdüm içerisinde vermesini de sağlamaktadır.19 Bir usul aracı görünümünde olan stratejik çevresel değerlendirme, politika aşamasından başlayıp projelendirme aşamasında sona eren planlama sürecine eşlik ederek bir yandan ilgili planlama safhası için uygun bilgileri sağlamakta, diğer yandan ise resmi makamlar ve halka bilgi ve danışma (konsültasyon) yoluyla planlama sürecine katılım imkânı sunan şeffaf bir bilgi ve katılım aracı işlevi görmektedir. 20
Yukarıdaki açıklamalarımız ışığında, stratejik çevresel değerlendirmenin benzer bir prosedür ve metodolojiye sahip olmakla birlikte bazı önemli farklılıkları da içerdiğini ifade etmek gerekir.21 Burada belirtilmesi gereken ilk nokta, stratejik çevresel değerlendirmenin kapsamının ölçek olarak ÇED'e göre daha kapsamlı olduğudur. Bunun dışında, stratejik çevresel değerlendirme sürecinde ele alınan alternatifler ÇED^ göre daha çoktur. Stratejik çevresel değerlendirme sürecine dâhil edilen etkilerin sayısının ve etki alanın ÇeD'le kıyaslandığında daha geniş bir yayılım gösterdiği, burada belirtilmesi gereken diğer bir husustur. Son olarak, stratejik çevresel değerlendirme sürecinde politika, plan ve programlar için gerek görülen ayrıntı düzeyinin proje bazında yürütülen ÇeD'den daha düşük olduğunu ifade etmek gerekir. Tüm bu farklıklara rağmen, stratejik çevresel değerlendirme ve ÇeD'in birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu da unutmamak gerekir.
Daha önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi, gerek ÇED gerekse de stratejik çevresel değerlendirme uygulamalarının kökeni esas olarak 1969 yılında ABD'de yürürlüğe giren Ulusal Çevre Koruma Kanunu'na dayanmaktadır. ABD'deki bu düzenlemede ayrı olarak yürütülecek bir stratejik çevresel değerlendirmeye yer verilmemiş olup, ÇeD'in bütün politika, plan, program ve projeler için uygulanacağı öngörülmüştür. Dünyanın değişik ülkelerindeki ÇED uygulamalarının ABD'deki bu ilk örneğinden farklı bir şekilde sadece proje bazında uygulanması ise, çevresel sorunlarla etkin bir mücadele yürütme yolunda birçok açıdan eksikliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. ÇED'in içerdiği bu yetersizliklerinin giderilmesine yönelik girişimler bu bağlamda, özellikle stratejik çevresel değerlendirmenin ulusal mevzuata aktarılarak, uygulamaya geçirilmesi noktasında yoğunlaşmıştır. Stratejik çevresel değerlendirme kavramının olgunlaşarak ÇED sürecinden farklı bir basamağa oturmasında ve stratejik çevresel değerlendirme konusunun dünya gündemine girmesinde, Birleşmiş Milletler ve bilhassa Avrupa Birliği bünyesinde yürütülen çalışmaların önemli bir payının olduğunu ifade etmek gerekir. Stratejik çevresel değerlendirmenin tarihsel gelişim seyri göz önünde bulundurulduğunda, 1969 yılında kabul edilen Ulusal Çevre Koruma Kanunu ve ABD Çevresel Kalite Komisyonu'nun 1978 yılındaki kararından sonra en önemli gelişmenin Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UN/ECE) tarafından hazırlanan Sınıraşan ÇED Sözleşmesi'nin (Espoo Sözleşmesi)22 1991 yılında kabul edilmesi olduğu görülür. Taraf devletlerin ÇED'i elverdiği ölçüde politika, plan ve programlara da uygulamaya çalışmaları gerektiğinin bu sözleşmede ifade edilmesi, stratejik çevresel değerlendirmeye ilişkin hükümlere gerek ulusal gerekse uluslararası hukukta yer verilmesine ilişkin çabalara hız kazandırmıştır. Bu çabaların somut bir sonucu olarak Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu, 1992 yılında stratejik çevresel değerlendirme ile ilgili bilgi ve deneyimleri toplamak üzere bir rapor hazırlamıştır. 1997 yılında ise Avrupa Komisyonu, plan ve programlara stratejik çevresel değerlendirme uygulanmasını öngören bir yönerge taslağı hazırlamıştır. Stratejik çevresel değerlendirmenin uluslararası mevzuata aktarılmasına yönelik Birleşmiş Milletler bünyesindeki girişimlerden biri de, 2001 yılının şubat ayında Sofya'da gerçekleştirilen Espoo Sözleşmesi'nin 2. taraflar konferansında Birleşmiş Milletlerce hazırlanan stratejik çevresel değerlendirmeye ilişkin bir protokol taslağının ülkelerin görüşüne sunulması olmuştur. Avrupa Birliği ise, Birleşmiş Milletler nezdinde yürütülen stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının sonuçlanmasını beklemeden Haziran 2001'de plan ve programlar için stratejik çevresel değerlendirmenin yürütülmesini zorunlu kılan yönergeyi kabul etmiştir. Stratejik çevresel değerlendirme bağlamında önem arz eden diğer gelişme ise, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu'na dâhil ülkelerin çevre bakanlarınca Mayıs 2003'de Kiev'de düzenlenen 5. Çevre Bakanları Konferansı'nda Espoo Protokolü olarak da anılan Stratejik Çevresel Değerlendirme Protokolü'nün23 kabulü olmuştur.24 Espoo Protokolü taraf devletleri genel olarak, plan ve programların hazırlanması ve kabulü aşamasına çevresel mülahazaları dâhil etmekle ve çevre veya sağlık açısından önemli etkiler doğurabilecek belli plan ve programların mümkün olduğunca erken bir aşamada çevresel bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlamakla mükellef kılmaktadır. Stratejik çevresel değerlendirme bu bağlamda, tarım, enerji, kırsal gelişme ve endüstri gibi farklı sahalardaki plan ve programlar için yürütülmelidir. Yürürlüğe girmesi için 16 devlet tarafından onaylanması şart olan bu protokol, 11 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir. Espoo Protokolü ile ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir diğer husus, bu protokolün hazırlanmasında esas olarak Avrupa Birliği Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönergesi'nin esas alınmış olduğudur. Bu nedenle her iki düzenleme, büyük ölçüde benzer hükümlere yer vermekte ve içerik olarak benzeşmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çevre Hukuku Temel İlkeleri

Çevre Hukukunun Temel İlkeleri Sürdürülebilir kalkınma, ihtiyat ilkesi, kirleten öder ilkesi, entegrasyon ilkesi, önleme ilkesi ve katılım ilkesi çevre hukukunun temel ilkelerini oluşturmaktadır. Çevre hukukuna temel oluşturan bu ilkeler, çevre hukukunun bağımsız bir dal olarak gelişmesinde ve kendine özgü bir karakter kazanmasında önemli bir rol üstelenmektedir. Bu ilkeler, bir bütünlük ilişkisi içinde yer almakta olup birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Bu ilkeler, gerek ulusal gerek bölgesel gerekse de uluslar arası birçok metne yansıtılmıştır. Çevrenin korunmasını konu edinen yasaların hazırlanması sürecinde bu ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu ilkeler ayrıca, yargı organları dahil olmak üzere tüm kamu makamları için bir kılavuz işlevi görmektedir.  1. Sürdürülebilir Kalkınma Çevre ve doğayla barışık bir kalkınma modelini öngören sürdürülebilir kalkınma, geleneksel kalkınma yöntemlerinin doğa ve çevre üstünde yarattığı tahribata bir tepki olarak o...

Türkiye'nin Toplumsal Yapısı - Cağlar Keyder Türkiye’de Devlet ve Sınıflar (KİTAP ÖZETİ)

 Finalde 3. Bölümden Jön Türklerden itibaren işlemeye başladı. Kitabin sonuna kadar. 8. bölüm (krizin dinamiği) dahil değil. Türkiye’de Devlet ve Sınıflar (İletişim: 1989) İçindekiler Birinci Bölüm: Kapitalizm Gelmeden Önce İkinci Bölüm: Periferileşme Süreci Üçüncü Bölüm: Jön Türkler Dördüncü Bölüm: Kayıp Burjuvazi Aranıyor Beşinci Bölüm: Devlet ve Sermaye Altıncı Bölüm: Popülizm ve Demokrasi Yedinci Bölüm: İthal İkameci Sanayileşmenin Ekonomi Politiği Sekizinci Bölüm: Krizin Dinamiği Dokuzuncu Bölüm: Burjuva İdeolojisi Neden Yükselemedi? Onuncu Bölüm: Sonuç Yerine Kitap Türk toplumunun tarihsel gelişimini irdeleyerek bazı makro-sosyolojik soruları aydınlatmayı amaçlayan bir çalışma. Yazar, Osmanlı/Türk tarihini periferileşme literatürü çerçevesinde incelemeyi ve Türk tarihini az gelişmişlik teorileri doğrultusunda analiz etmeyi vaat ediyor. Türkiye’de toplumsal yapıyı belirleyen iki ayırt edici özellik var. Birincisi tarımsal yapıda büyük t...

Uluslararası Örgütler - Sınav Soruları ve Ders Notları

Burada yazanlar hocanın derste bahsettiği konu başlıkları ve sınavda çıkan sorular ve soruların geldiği konular. Çalışırken buradakilerin özet bilgi olduğunu unutmayın başlıkları kitaptan tekrar okursanız sizin için daha faydalı olur. Burada yazanlar hocanın derste anlattığı ders notlarıdır.  Kırmızı ile yazdıklarım sınav soruları. --------------------------- Birleşmiş Milletlerin Organları: 1- Genel Kurul: -BM nin 6 kurulunun en önemlisidir. -Dünya forumu olarak görülür, devletler burada gündem konularını tartışabildiklerinden böyle denişmiştir. -BM anlaşmasının belirsiz bıraktığı konularda karar verir. -Coğrafi dağılıma göre temsil edildiği bir yapı oluşturur. -Kararlarının bağlayıcılığı yok. Kararları daha çok tavsiye niteliğindedir. -Güvenlik konseyinin aldığı kararla ilgili  Genel Kurul  tavsiye veremez. -Araştrıma, tetkik, raporlama yapabiliyor. -BM faaliyetlerinin gözetim ve denetimini yapıyor. -Bütçeyi hazırlıyor. -BM ye kimin y...