İnsanı içinde bulunduğu dünyadaki tüm canlılardan farklı kılan özelliği ‘düşünebilmesi’dir. Düşünce, insanın içinde yaşadığı dünyadan başka bir dünyaya açılan kapıdır. Düşüncenin sınırı yoktur ve insan düşüncenin gücünden yeterliliği ölçüsünde yararlanabilir. Bugün çevremizi saran her nimet, binlerce yıllık insanlık tarihinin birikimi ve aktarımı sonucunda gelişerek bizleri bugünlere getirmiştir; bugünden de geleceğe taşıyacaktır. Bugün çevremize baktığımızda gördüğümüz her teknoloji, her sanat eseri ilk olarak düşüncenin gücüyle var edilmiştir. Bizler önce düşlerde yaratır daha sonra gerçekleştiririz. Bizler bu düşünce zincirinin bir parçası ve bağlantısı olmamayı seçip, sürgün veren bir ağaç dalının kenarda kalmış ucu olmayı tercih edemeyiz; bunu tercih ettiğimizde salt içgüdüleriyle yaşayan bir canlıdan farkımız kalmaz. Geçmişin tozla kaplanmış raflarında kalan, bizi biz yapan asıl mirasa burun kıvırdığımızda, geleceğe bırakabileceğimiz bir miras da kalmıyor. “ 3000 yıllık ...